-
Doğada yaşam becerisi ve Kampçılık
- Patikatrek
- Haberler-Duyurular
- Doğada yaşam becerisi ve Kampçılık
Doğada yaşam becerisi ve Kampçılık
Grubumuzun en son kamp için bir araya geldiği günden bu yana bir hayli zaman geçmişti.Kamp yaşamını bir çoğumuz gibi ben de çok özlemiştim. KARACADAĞ yaylası eğitim kampımız işte bu arzuların yoğunlaşması sonucunda kendiliğinde program dışı olarak ortaya çıktı. 10 Mart Cumartesi sabahı her zamanki buluşma yerimize herkes zamanında ve tam takım gelmişti.Kampın heyecanı ile güne başlarken, tüm arkadaşlarımızın gözlerindeki ışık kamp heyecanımıza biraz daha coşku katıyordu.Diyoruz ya doğanın kokusunu bir kez içinize çektiniz mi, berrak akan derelerin suyundan da bir yudum aldınız mı artık öyle kolayın vazgeçemezsiniz bu zevkten. İşte ben de her faaliyet öncesi yaşadığım o coşku dolu duyguları bir kez daha yaşayarak,içimi ısıtan dostlukların varlığıyla huzurlu bir şekilde kamp çantamı yüklendim.
Her türlü bilgiyi, sevinci, hüznü,mutluluğu paylaşmanın güzelliği yanında tabi ki Ataköy’de yaptığımız sabah kahvaltısının muhteşem tadını da paylaşarak kamp alnına vardığımızda bizi çoban Nuri karşıladı. Kamp atacak olduğumuz mevkii hakkında ve gece karşılaşacağımız tehlikelerden korunma yöntemlerine kadar bir dizi konudan bahsederek bize ilk eğitimi de Nuri vermiş oldu.Sonradan anladık ki kendisi giderken köpeği Güdüğü de bizim başımıza nöbetçi bırakmış .Güdük, kampımız süresince uzaktan, bizi ve kampı sürekli gözlem altında tutarak görevini başarı ile gerçekleştirdi.
Şehir yaşamının bilinen kalabalığından ve gürültüsünden kurtulmuş olmanın verdiği keyif ile, yoğun ve stresli geçen bir haftanın sonunda , doğanın ortasında , sevdiğim dostlarımla, dağ laleleri arasında , çam kokulu ormanların içinde , kuşların bize hoş geldiniz der gibi cıvıltılarını dinlemek çok büyük bir ayrıcalıktı.
Yazımın başında da bahsettiğim gibi bu bir eğitim kampıydı, ,haftalık olağan toplantılarımızda Zeynel hocamızın verdiği bilgileri , bu sefer Nevin Hocamızın bilgileri ile harmanlayarak ve uygulamalı olarak yapıyorduk.İşe önce çadır kurmadan başladık.Çadırın içi nasıl düzenlenir, bagaj kısmı nasıl kullanılır, en zor şartlarda çadırda nasıl yaşanır, giysilerin korunmasından, yiyeceklerin nasıl tüketileceğine kadar tüm detaylarıyla öğreniyor ve uygulama yapıyorduk.
Sabah erken saatlerde bütün ekibi kamp alanına kadar getiren Zeynel ağbi ertesi gün doğa yürüyüş grubumuza kılavuzluk yapmak için kamptan erken saatlerde ayrıldı.Kampın kurulması esnasında Kamp ateşimiz için en uygun alanı kendisi seçip,ateş yerini de yine kendi elleriyle düzenleyerek,üstelik gitmeden ateşi de yakmış ve “ ateşiniz şenlensin “ demişti. Biz de o ateşi gecenin ilerleyen saatlerine kadar şen tuttuk.
Akşam yemeği öncesi aperatif olarak köyden aldığımız 10 kg patates ve 5 kg soğanı közde pişirip yedikten sonra beyin jimnastiği olarak geleneksel kamp oyunlarımızdan olan sessiz sinemayı oynadık.Arkasından bilmeceler,fıkralar,yarışmalar…ve hepsinden güzeli türkülerimizle Karacadağın nerdeyse elli yıllık sessizliğini sonlandırdık…Gecenin o muhteşem sessizliğine nağmelerimiz eşlik etti.Aslına bütün bu yaşananlar klasik kamp yasamı olma dışında eğitimin de bir parçasıydı.Gecenin ilerleyen saatlerinde her ne kadar yemeğimiz olsa da yemek pişirme konusunda da bir şeyler yapmak gerekiyordu… Gerçi Fatoş ve Hale sağ olsunlar kızartmaları dolmaları önceden yapmışlardı ama yinede eğitim şart diyerek, makarna pişirmeden iyi bir kamp aşanmış sayılmazdı. İşte bu vesile ile Sadık’ın anlatmakla bitiremediği meşhur özelliklerini gece boyunca diline doladığı şanlı ocağını da görmek ve test etmek imkanımız da olacaktı.
Hızlı bir görev taksimatı sonucunda Halil İbrahim soframız da aynı hızda kuruluverdi.
Yapanların ellerine, yiyerek eşlik edenlerinde ağızlarına sağlık olsun , her zamanki gibi, bir kamp için beş yıldızlı sayılacak bir soframız oldu...Gecenin büyük bir bölümünü ateş başında sıcak çaylarla ve sımsıcak sohbetlerle geçirdik.İlerleyen saatlerde ise birçoğumuz ilk kez uyku tulumu ile tanışma mutluluğunu da tatmış oldu…
Sabahın en erken saatinde Nevin Hoca’mın “ siz yatmaya mı geldiniz” diye bir bağırışı vardı ki anlatamam.Herkes korkusundan sabah sporu olarak 30 mekik ve 20 şınav çekti.Hatta Ali Baba bile korkudan erkenden kalktı. O korkuyu daha üzerimizden atamamışken, bir de sırt çantalı olarak 5 Km lik sabah koşusu kampın ciddiyetini kanıtladı.
Sabah kahvaltısı sonrasında sıra ilk yardım eğitimine gelmişti.Yaralanmalarda neler yapmalıyız, yaralının taşınması gerektiğinde ne şekillerde taşımalıyız,yaralı taşıma yolları gibi konular üzerinde eğitim yoğunlaştı.Bir sırt çantasının sadece kamp malzemesi taşıma dışında başka ne işe yaradığını ilk kez bu kamp esnasında öğrenmiş olduk.Batonların yürüyüşler esnasında dayanak olarak kullanılmasının dışında hangi amaçlar için kullanılacağını da tabi…
Bütün bunlara konsantre olmuş durumda eğitime devam ederken, bir anda gümbür gümbür naralar ve haykırışlar ile Zeynel hocamın yürüyüş grubundaki arkadaşları kamp alanına getirmesi ve iki grubun bir anda kaynaşması anlatılması gereken ayrı bir olay olarak kamp güncesinde yer almalı bence.. Eeee !.. ne de olsa Zeynel Ağamın gelişi belli olmalıydı.Kısaca yaralı taşıma tekniğini kampa gelen arkadaşlara da anlatarak , çadır toplama , çanta yerleştirme konusunda da bizlere bilgi verdi Nevin Hocam… Her iki grubun ateş başında birlikte yediği öğle yemeği ve içilen çaylar sonrasında bizler de çadırlarımızı toplayarak, sırt çantalarımızı alıp diğer arkadaşlarla yürüyüş parkurunda günü yaşamaya devam ettik.
Çantalarla ormandan geçmek zaman zaman sıkıntılı olsa da zevkli bir parkuru tamamlayarak Özdere’ye aksam saat 18.00 de vardık.Sıcak çaylarımızı yudumlarken kısa bir genel değerlendirmenin ardından araçlarımıza binerek evli evine,köylü köyüne misali İzmir in yolunu tuttuk
Zevkli,heyecanlı,coşkulu ve samimi duygular yaşayarak geçirdiğimiz güzel bir hafta sonunda bize öncülük eden Zeynel hocama , bizimle her türlü bilgisini tecrübesini ve tüm içtenliğiyle kamp yaşamını ve bilgilerini bizimle paylaşan Nevin Hocama, faaliyete gelerek iki günü paylaşan Serhat,Hale, Serkan, Özlem, Fatoş,Atilla,Elçin,Ali ve Sadık’a ve doğa yürüyüş grubu içindeki tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim.
Yüreğinizden sevgi sıcaklığının eksilmemesi dileğiyle, sağlıkla kalın.
Dilek Uğraş